Pergamon / Bergama

Türkiye'nin İzmir ilinin bir ilçesidir. İlçenin güneyinde Aliağa, doğusunda Kınık ve Manisa ili, kuzeyinde Balıkesir ili, batısında Dikili, güneybatısında Ege Denizi bulunmaktadır.
Tarımsal faaliyetler, sanayi, ticaret, tarih ve turizm bakımından Bakırçay havzasının en önemli ilçesidir. İyonya, Helen, Roma, Bizans dönemlerine ait anıtsal yapılar bulunan Bergama, Selçuk ilçesi ile birlikte İzmir'de kültürel turizmin iki temsilcisinden birisi sayılmaktadır. İlçenin merkezinde kurulu Pergamon antik kenti Helenistik dönemin kültür, bilim ve sanat merkezi olarak önem taşır. En önemli bitki örtüsü fıstık çamı ve pamuk bitkisidir.
Bergama ilçe merkezi, Helenistik dönemde Pergamon Krallığı'nın başkenti olan antik Pergamon kentinin yer aldığı yamaçta kuruludur. Pergamon Krallığı'nın kurulmasından önce küçük ölçüde ziraat ile uğraşan insanların toplandığı bir yer olan Pergamon'un bilinen en eski tarihinin MÖ 3. bin yıl olduğu kabul edilir. Yörenin en eski yeri Yortanlı Mezarlığı'dır. Antik kent, M.Ö. 280-133 arasında Anadolu'daki en güçlü Hellenistik krallıklarından biri haline gelen Pergamon Krallığı'nın başkentliğini yapmış ve birçok önemli mimari eserle donatılmıştır. Döneminin en ünlü yapılarından olan Pergamon Kütüphaneleri ile antik dünyanın sağlık merkezi Pergamon Asklepieionu inşa edildi.
Roma İmparatorluğu M.Ö. 133'te Pergamon kentini ve devletini vasiyet yolu ile devraldı. Pergamon, bir Roma eyalet metropolü olarak Asya eyaletinin diğer metropolleri olan Smyrna (İzmir), Efes (Selçuk) ile rekabeti sürdürdü. Hekim Galen'in bildirdiğine göre Pergamon kent merkezinin nüfusu M.Ö. 2. yüzyılda 120 bine ulaştı. Kent, 262'deki depremde büyük zarar gördü.
7. ve 8. yüzyıllarda Arap akınlarına maruz kalan kenti 716'da Arap komutan Mesleme fethetti. Bu olayda erkekleri öldürülen, kadınlar ve çocukları ise köle olarak satılan satılan kent, yaklaşık 200 yıl virane olarak kaldı.
1170 yılında Bizans imparatoru I. Manuil döneminde yeniden inşa edildi. 1302'de Bizanslılar tarafından terkedilen şehir bundan az sonra bu bölgede faaliyet gösteren Karesioğulları'nın idaresinde kaldı. 1333'te şehre gelen İbni Battuta buranın harap bir belde olduğunu, fakat son derece müstahkem kalesinin bulunduğunu belirtmiştir.
Tarımsal faaliyetler, sanayi, ticaret, tarih ve turizm bakımından Bakırçay havzasının en önemli ilçesidir. İyonya, Helen, Roma, Bizans dönemlerine ait anıtsal yapılar bulunan Bergama, Selçuk ilçesi ile birlikte İzmir'de kültürel turizmin iki temsilcisinden birisi sayılmaktadır. İlçenin merkezinde kurulu Pergamon antik kenti Helenistik dönemin kültür, bilim ve sanat merkezi olarak önem taşır. En önemli bitki örtüsü fıstık çamı ve pamuk bitkisidir.
Bergama ilçe merkezi, Helenistik dönemde Pergamon Krallığı'nın başkenti olan antik Pergamon kentinin yer aldığı yamaçta kuruludur. Pergamon Krallığı'nın kurulmasından önce küçük ölçüde ziraat ile uğraşan insanların toplandığı bir yer olan Pergamon'un bilinen en eski tarihinin MÖ 3. bin yıl olduğu kabul edilir. Yörenin en eski yeri Yortanlı Mezarlığı'dır. Antik kent, M.Ö. 280-133 arasında Anadolu'daki en güçlü Hellenistik krallıklarından biri haline gelen Pergamon Krallığı'nın başkentliğini yapmış ve birçok önemli mimari eserle donatılmıştır. Döneminin en ünlü yapılarından olan Pergamon Kütüphaneleri ile antik dünyanın sağlık merkezi Pergamon Asklepieionu inşa edildi.
Roma İmparatorluğu M.Ö. 133'te Pergamon kentini ve devletini vasiyet yolu ile devraldı. Pergamon, bir Roma eyalet metropolü olarak Asya eyaletinin diğer metropolleri olan Smyrna (İzmir), Efes (Selçuk) ile rekabeti sürdürdü. Hekim Galen'in bildirdiğine göre Pergamon kent merkezinin nüfusu M.Ö. 2. yüzyılda 120 bine ulaştı. Kent, 262'deki depremde büyük zarar gördü.
7. ve 8. yüzyıllarda Arap akınlarına maruz kalan kenti 716'da Arap komutan Mesleme fethetti. Bu olayda erkekleri öldürülen, kadınlar ve çocukları ise köle olarak satılan satılan kent, yaklaşık 200 yıl virane olarak kaldı.
1170 yılında Bizans imparatoru I. Manuil döneminde yeniden inşa edildi. 1302'de Bizanslılar tarafından terkedilen şehir bundan az sonra bu bölgede faaliyet gösteren Karesioğulları'nın idaresinde kaldı. 1333'te şehre gelen İbni Battuta buranın harap bir belde olduğunu, fakat son derece müstahkem kalesinin bulunduğunu belirtmiştir.