Izmir Mietwagen
Kapat

Smyrna / İzmir

Smyrna antik dönemde Anadolu’nun en önemli kentlerinden biriydi. İlk yazılı kaynaklarda kentin adı Aiol lehçesinde Smurna (Σμύρνα), İon lehçesinde ise Smurne (Σμύρνη) olarak en erken İ.Ö. 7. yüzyıl’da görülür. İlk olarak Bayraklıda kurulan kent, bugünkü İzmir kent merkezinin bulunduğu Kadifekale ile deniz arasındaki düzlüğe İ.Ö. 4.yüzyılın sonunda taşınmıştır. Smyrna’nın yeniden kuruluşu Büyük İskender’e bağlanır. Pausanias’ın eserinde bu olay bir öyküyle anlatılır.

Philipposun oğlu Aleksandros, şimdiki kenti, uykusunda gördüğü bir düş yüzünden kurdu; Pagos Tepesi üzerinde avlanmaktayken, avdan dönüşünde, söylendiğine göre, Nemesisler tapınağının önüne gelmiş; burada tapınağın önünde bir kaynak ve onun suyu ile büyümüş bir çınar ağacı varmış. Çınar ağacının altında uyurken Nemesisler ona görünerek burada bir kent kurmasını ve İzmir halkını eski kentten çıkarıp oraya getirmesini buyurmuşlar. Antik dönem yazarlarından Strabon ise, yeni kentin kuruluşuna Büyük İskender’in haleflerinden Antigonos tarafından başlanıldığını, ardından Lysimakhos’un bu görevi sürdürdüğünü belirtir. Kazılar, Bayraklıdaki yerleşmeye; Büyük İskender döneminde sonverildiğini göstermektedir. Kentin Roma çağında basılmış sikkelerinin üzerinde dekurucu olarak Büyük İskender tasvir edilmiştir. Bu yeni kurulan kent önemli bir konuma sahipti:

Küçük Asya’nın iki önemli metropolü Sardis ve Ephesos arasındakiyolun üzerinde olmakla birlikte Akdeniz’e açılan geniş ve korunaklı bir limana sahipti. Doğu ve batı arasındaki güçlü ve canlı ticari ilişkilerin odak noktasında bulunuyordu.Yaygın deniz ticareti, Yunan-Roma dünyasındaki tüm büyük kentlerin ortak bir karakteristik özellik olarak kozmopolit bir yapıya sahip olmalarına neden olmuştur. Romalılar Smyrna’ya İ.Ö.133 ile İ.S. 395 yılları arasında hâkim olmuşlardı.

Efes / Selçuk

İzmir ilinin Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında yer alan antik bir Luvi şehriydi. Şehir Anadolu'da Yunan sömürgeciliğinin başlamasıyla birlikte İyonya ve daha sonra Roma dönemlerinde de önemini korumuştur. Kuruluşu Cilalı Taş Devri'ne yani MÖ 6000 yıllarına dayanır. MÖ 10. yüzyılda eski Arzava başkentinin yerine Attik ve İyonyalı Yunan kolonistleri tarafından inşa edilmiştir. Klasik Yunan döneminde İyonya'nın on iki şehrinden biriydi. Şehir, MÖ 129'da Roma Cumhuriyeti ‘nin kontrolüne geçtikten sonra gelişti.

1994'te UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Efes 2015'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi. Şehir antik Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan yakındaki Artemis Tapınağı (M.Ö. 550 BC; civarında tamamlandı) ile ünlüdür. Diğer birçok anıtsal yapı arasında Celsus Kütüphanesi ve 25,000 seyirci alabilen II. Claudius zamanında başlanıp,Trajan döneminde tamamlanan antik tiyatro da vardır.

Şehir 5. yüzyıl birkaç Hristiyan konsilin yeriydi. Şehir 263 yılında Gotlar tarafından yıkıldı ve yeniden inşa edilmesine rağmen limanın Küçük Menderes nehri tarafından yavaş yavaş silinmesi nedeniyle şehrin ticaret merkezi olarak önemi azaldı. Efes harabeleri kısmen Adnan Menderes Havalimanı'ndan veya Kuşadası Limanı'ndan yaklaşık 30 km güneyindedir.

Sardis / Salihli

Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya (Lydia) devletine başkentlik yapmış antik kent. MÖ 1300'de kurulup MS 1200'de yıkılmıştır. Salihli merkezine 9 km, İzmir'e 82 km uzaklıkta olup, İzmir-Ankara karayolunun iki yanına yayılmıştır.

Sardis antik kent Demir çağı'nın izlerini taşımaktadır. Mezopotamya dışındaki en büyük savunma duvarı ile çevrili olduğu düşünülen Antik Kent ve çevresi M.Ö. 1.200-546 yılları arasında hüküm sürmüş Lidya Krallığı’nın başkenti olmuştur. Sardes bilinen tarihe göre paranın ilk basıldığı yerdir. Ayrıca tarihteki ünlü Kral Yolunun başlangıcıdır. Uzun süre değerli taş olarak kullanılmış turuncu kuvars taşının Batı dillerindeki ismi olan "sard" kelimesi, taşın antik çağda çıkarıldığı Sart bölgesinden gelir. Hâlen burada Kuvars taşı ve altın çıkarımı devam etmektedir. Sart'ta tarihte bilinen ilk tiyatro kalıntıları da mevcut olup gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca Sart'ın yaklaşık 5 km kuzeyinde "Bin Tepeler" ismiyle anılan yaklaşık olarak 85 tane mezardan oluşan Lidya kraliyet mezarlığı bulunmaktadır. Sart kasabasında Batı Anadolu'nun 7 tapınağından biri olan Artemis Tapınağı yer almaktadır.

Tarihi kütüphanesi ve kral tahtları hâlen büyük bir oranda sağlam kalmış ve ziyarete açıktır. Burada yer alan tarihi eserlerin çoğunluğu itibarıyla tıpkı aynı yapımıdır orijinalleri Manisa etnografya müzesinde sergilenmektedir.

Pergamon / Bergama

Türkiye'nin İzmir ilinin bir ilçesidir. İlçenin güneyinde Aliağa, doğusunda Kınık ve Manisa ili, kuzeyinde Balıkesir ili, batısında Dikili, güneybatısında Ege Denizi bulunmaktadır.

Tarımsal faaliyetler, sanayi, ticaret, tarih ve turizm bakımından Bakırçay havzasının en önemli ilçesidir. İyonya, Helen, Roma, Bizans dönemlerine ait anıtsal yapılar bulunan Bergama, Selçuk ilçesi ile birlikte İzmir'de kültürel turizmin iki temsilcisinden birisi sayılmaktadır. İlçenin merkezinde kurulu Pergamon antik kenti Helenistik dönemin kültür, bilim ve sanat merkezi olarak önem taşır. En önemli bitki örtüsü fıstık çamı ve pamuk bitkisidir.

Bergama ilçe merkezi, Helenistik dönemde Pergamon Krallığı'nın başkenti olan antik Pergamon kentinin yer aldığı yamaçta kuruludur. Pergamon Krallığı'nın kurulmasından önce küçük ölçüde ziraat ile uğraşan insanların toplandığı bir yer olan Pergamon'un bilinen en eski tarihinin MÖ 3. bin yıl olduğu kabul edilir. Yörenin en eski yeri Yortanlı Mezarlığı'dır. Antik kent, M.Ö. 280-133 arasında Anadolu'daki en güçlü Hellenistik krallıklarından biri haline gelen Pergamon Krallığı'nın başkentliğini yapmış ve birçok önemli mimari eserle donatılmıştır. Döneminin en ünlü yapılarından olan Pergamon Kütüphaneleri ile antik dünyanın sağlık merkezi Pergamon Asklepieionu inşa edildi.

Roma İmparatorluğu M.Ö. 133'te Pergamon kentini ve devletini vasiyet yolu ile devraldı. Pergamon, bir Roma eyalet metropolü olarak Asya eyaletinin diğer metropolleri olan Smyrna (İzmir), Efes (Selçuk) ile rekabeti sürdürdü. Hekim Galen'in bildirdiğine göre Pergamon kent merkezinin nüfusu M.Ö. 2. yüzyılda 120 bine ulaştı. Kent, 262'deki depremde büyük zarar gördü.
7. ve 8. yüzyıllarda Arap akınlarına maruz kalan kenti 716'da Arap komutan Mesleme fethetti. Bu olayda erkekleri öldürülen, kadınlar ve çocukları ise köle olarak satılan satılan kent, yaklaşık 200 yıl virane olarak kaldı.

1170 yılında Bizans imparatoru I. Manuil döneminde yeniden inşa edildi. 1302'de Bizanslılar tarafından terkedilen şehir bundan az sonra bu bölgede faaliyet gösteren Karesioğulları'nın idaresinde kaldı. 1333'te şehre gelen İbni Battuta buranın harap bir belde olduğunu, fakat son derece müstahkem kalesinin bulunduğunu belirtmiştir.

Klaros / Ahmetbeyli

Kahin Tanrı Apollon'un Anadolu'daki 2 önemli kehanet merkezinden birisidir. İzmir, Menderes İlçesi'nde, Ahmetbeyli (Ales) Vadisinin taban düzlüğünde, kuzeyindeki Kolophon'a (Değirmendere) 13 km, güneyindeki Notion'a ise 2 km mesafededir.

MÖ 13. yüzyıl sonu ile 12. yüzyıl başlarında bu bölgeye göç eden Akhalar Karyalıların kurmuş olduğu Kolophon kentine yerleşmişlerdir. İlk göçmen grubun oikistesi (önder, kurucu) olan Rhaikos daha sonra Thebai'den gelen bir göçmen grubundaki Manto ile evlenir. Klaros Kehanet Merkezinin Manto'nun gözyaşlarından oluştuğu anlatılır.

Klaros'un ün kazanması Manto ile Rhaikos'un oğulları Mopsos zamanında olmuştur. Troia Savaşı'nın ünlü kahin'i Kalkhas, Klaros'a gelerek Mopsos ile bir yarışmada karşılaşır. Bu yarışmayı kaybeden Kalkhas kahrından ölür. Bir başka versiyona göre ise burada ölmez. Güneye doğru ilerleyerek Perge kentini kurar. Strabon'a göre de Kalkhas Pisidya Bölgesindeki Selge kantinin ktistesleri (kurucu) arasındadır. Klaros'da ilk bilicinin bir kadın olmasına rağmen daha sonraki dönemlerde biliciler her zaman için erkeklerden seçilmişlerdir.

Önceleri sadece kent delegelerinin başvurusuna açık olan Klaros Büyük İskender'in (V. Alexander) Klaros'a kişisel bir başvuru yapması ile kişisel başvuruları da kabul etmeye başlamıştır. Bu olaydan sonra oldukça ünlenen Klaros, Barbarları da (Yunan olmayan halkları) kabul eden bir Apollon kehanet merkezidir. MS 4. yüzyılda Hıristiyanlğın yayılması ile birlikte Klaros terkedilmiştir

Teos / Seferihisar

Teos antik kent kuruluşu hakkındaki bilgiler ve arkeolojik araştırmalar ilk kent yerleşiminin çok erken dönemi işaret ettiğini, bulunduğu coğrafya konumundan dolayı MÖ 6. yüzyıla kadar ticari ilişkilerin önem kazandığı, tarihinin eski Mısır'a kadar takip edilebilir olduğu gözükmektedir. 2013 yılında antik kent yerleşimi ve tarihi hakkında araştırma yapan belgesel yönetmeni Tekin Gün, antik kent arkeolojik ve bilimsel çalışmalar ışığında farklı görüşler bulunmaktadır. Kent kuruluş tarihi net bir bilgi ancak iki görüş ile değerlendirebiliriz.

İlk görüş Seferihisar ilçesi topraklarında en eski yerleşim yeri Teos olup yerleşimin temelleri MÖ 2000 yıllarında Akalardan kaçan Giritliler tarafından kurulduğu ve Karyalıların bir kenti olduğu, böylece yöreye 4000 yıldan bu yana iskan edildiği söylenebilir.

İkinci görüş ise antik kent iskan tarihi 1962 ile 1967 yılları arasında sürdürülen arkeolojik kazıların, Protogeometrik Dönem’den itibaren (MÖ 1000 civarı) kentte yerleşildiğini ortaya koymuştur. Yaklaşık MÖ 600 yıllarında Miletoslu filozof Thales’in, Ionia Bölgesi’nin merkezinde olmasından dolayı oniki Ion kentinin merkezi olarak Teos’u önermesine karşılık bu önerisi kabul görmemiştir. Teos kentinin MÖ 6. yüzyıldaki ticari ilişkileri Eski Mısır’a kadar takip edilebilmektedir. Genel olarak tarihçiler arasında ortak görüşler antik kent tarihinin MÖ 1050-1000 yıllarında kurulmuştur.

Kurucusu Dionysos’un oğlu Athamas olarak bilinir. Teos, 12 İon kentinden biri olup, yolun hemen kenarındaki Dionysos Tapınağı MÖ 2. yüzyıl başlarında Prieneli Hermogenes tarafından inşa edilmiştir. Anadolu’daki Dionysos adına yapılan tapınakların en büyüğüdür. Roma İmparatorluğu döneminde sıkça onarılmış ama yine de depremlerden çok zarar görmüştür.

Didima – Apollon / Didim

Didim ilçesinin ilk yerleşim izleri Neolitik Devre (MÖ 8000) uzanır. MÖ 16. yüzyılda Miken, Giritliler ve daha sonra da Aka kolonilerinin varlığı görülür. Persler, Romalılar ve Bizanslılardan sonra 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra Anadolu'nun kapılarının Türklere açılmasından sonra ilk olarak Karia olarak anılan bu bölge Türklerin eline geçmiştir. 1. Haçlı Seferi'nin ardından yeniden Bizans'ın eline geçti. 1261 yılından sonra Karia'da Menteşe Beyliği'nin kurulmasıyla Didim ve çevresi bu beyliğin içine alınmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında varlığını "Yeronda - Yoran" ismi ile sürdürmüştür. 1924'ün 23 Mart'ında Lozan Antlaşması gereği Selânik'in Pravuşta bölgesi ve köylerinden (Kuçkar, Devekıran) gelen mübadiller Didim'in ilk sahipleri olmuşlardır. Yoran'dan giden Rumlar ise gittikleri yerde Nea Yeronda yani Yeni Yoran anlamına gelen bir köy kurmuşlardır.

Assos - Behramkale / Çanakkale

Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinin yaklaşık 17 km güneyindeki Behramkale Köyü'nde yer alan bir antik kent. Antik Çağda Troas diye adlandırılan bölgenin güney ucunda volkanik bir tepenin zirvesi ve yamaçlarında, Midilli adasının karşısında kurulmuştur. Tarih boyunca Lidya, Pers, Pergamon¸ Roma egemenliği altına giren bölge Orta Çağ'da terk edilmiş.

Assos kentinde ilk defa iskan edenlerin kim olduğu bilinmez ancak arkeolojik verilerden kentte Tunç Çağı'ndan beri kesintisiz iskan edildiği anlaşılmaktadır. Bölge, MÖ 7. yüzyılda Lesbos Adası'ndan (Midilli) gelen Aiol kolonileri tarafından iskan edilerek gelişmiş, zenginleşmiştir. MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı kıyılardaki hellen şehirleri üzerinde politik güç sağlamak istemiş ve bunun sonucunda Assos MÖ 560'ta Lidya Krallığı'nın hâkimiyetine girmiştir. MÖ 546 yılında Perslerin Lidya hakimiyetine son vermesi sonucu Pers egemenliği başladı. Bu dönemde vergi siteminde değişiklik olmadı. Vergi toplayanlar, Persler'den ziyade Hellen yöneticilerdi. MÖ 5. yüzyılda Pers egemenliğine karşı Atina Devleti'nin liderliğinde kurulan Atina kent birliği'nin kuruluşu sırasında Assos, yılda 1 talent ödeme karşılığında kurucu üyeler arasında kaldı.

Persler, uğradıkları yenilgilerden sonra Ege'nin Asya kıyılarından ayrılmaya başlamıştı. Ancak zaman içinde Persler yeniden Anadolu kıyılarına döndüler; Batı Anadolu kıyılarında yaşayanları yeniden Pers egemenliğine zorlayan Kral Barışı'nın (MÖ 387) imzalanmasından hemen sonra Eubolos adında bir tüccar kendini Assos ve Atarneus kentlerinin kralı ilan etti. Onun ölümünden sonra hizmetkarlarından Hermesisas yönetimi ele geçirdi. Gençliğinde Plato'nun okulunda öğrenim görmüş olan Hermesias, başta Aristo olmak üzere filozof dostlarını Assos’a davet etti. Hermesias’ın yeğeni Phtias ile evlenen Aristo, Assos'ta üç yıl yaşadı. MÖ 347’de Assos'ta bir felsefe okulu kurdu ve yaşambilimi üzerine çalışmalar yaptı. Kral Hermesias, MÖ 345 yılında bağımsızlığını yitirdi; Pers komutanı Rodoslu Memnon tarafından esir alınarak Persepolis'te çarmıha gerildi ve kentte yeniden Pers hakimiyeti başladı.

MÖ 344'te Assos'tan ayrılan Aristo; Makedon Kralı II. Filip'in oğlu İskender'i yetiştirmek üzere Pella'ya gitmiştir. Bölgede Pers hakimiyeti, MÖ 334 yılında Büyük İskender'in Granikos Savaşı'nda kazandığı zafer ile son buldu.Assos, Büyük İskender'in ölümünden sonra Galatlar tarafından işgal edildi. MÖ 241 yılında Pergamon Krallığı'nın egemenliği altına girdi. MÖ 133'te Kral III. Attolos'un vasiyeti ile Bergama Krallığı Roma'ya geçince Assos kenti de Roma egemenliğine girdi. Kent, Roma yönetimi döneminde gelişti. Bu dönemde tarım arazilerinin verimliliği ile ünlü oldu. Erken imparatorluk döneminde Athena Polias, Zeus Soter ve Asklepios kültleri yanında Roma imparatoru Augustus ve karısı Livia'yı tanrılaştıran Assoslular, Hıristiyanlığın doğuşundan sonra kenti Aziz Pavlus ve Aziz Luka'nın ziyaret etmiş olmasının da etkisi ile Hıristiyanlığı kabul ettiler. MS 381 - 390 yıllarında, Hıristiyanlığın etkisi ve imparatorluğun emirleri doğrultusunda, birçok tapınak kapatılmış ve yıkılmış, taşları kilise ve konut inşasında kullanılmıştır; ayrıca harç yapımına gerekli kirecin sağlanması için tüm mermer malzeme agora yakınındaki kireç kuyusunda yakılmıştır. Assos Athena Tapınağı ve tapınağa ait sunak da bu zamanda tahrip edilmiştir. MS 3. yüzyılın ortalarından sonra kent önemini yitirdi. MS 5. yüzyılda piskoposluk merkezi haline gelen kentte yerleşim, 7. yüzyılda sonra erdi.

Latinler, Franklar, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri akropolise birçok kez kente saldırmışlardır. Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi haline gelen Assos, 1080 yılında, Selçuklu Hanedanının egemenliği altına girdi, ancak 17 yıl süren egemenlikten sonra I. Haçlı ordusu komutanlarından Keşiş Pierre, bölgeden Türkleri uzaklaştırdığı için burada 1330 yılına kadar Bizans hâkimiyeti devam etti. 14. yüzyılda Karesi Beyliği'nin topraklarında olan Assos, tüm Çanakkale çevresi ile birlikte 1359 yılında Sultan I. Murat'a satılarak Osmanlı topraklarının bir parçası oldu.

Meryem Ana / Selçuk

Nasıralı İsa'nın annesi olan Yahudi kadındır. Yeni Ahit'te ve Kur'an'da önemli ve kutsal kişilerden biridir. Meryem Ana ve Bakire Meryem olarak da anılır. Meryem İsa'ya hamile iken Yusuf ile evlendi. İsa, mensubu olduğu Yahudi toplumunda Yusuf'un oğlu İsa olarak anılırdı. Meryem'in, çocuk yapmış olmasına rağmen ebedi bakireliği gibi inanılan birçok sıfatının Artemis veya Isis gibi evlenip çocuk yapan ama bekaretini kaybetmeyen mitolojik tanrıça modellerinden Hristiyanlığa aktarılan inanışlar olduğu üzerinde durulan konulardandır.

Yeni Ahit Meryem'in ailesi ve erken dönem hayatı için çok az şey söyler. 2. yüzyıl Yakup İncili (apokrif) yazarı onun anne-babasını Yehoiakim ve Anne (Hanne) olarak tanımlar.
Meryem annesi tarafından daha doğmadan erkek olacağı varsayımı ile Süleyman Mabedi'ne adanmıştı. Meryem'in bugünkü İsrail topraklarında yaşadığı, Beytüllahim'de babasız olarak İsa'yı dünyaya getirdiğine inanılır.

Bazı Hristiyanların inanışına göre Meryem'in son yıllarını geçirdiği yerlerden olan Efes ve Meryem Ana Evi günümüzde Selçuk ilçesi sınırları içerisindedir.
Meryem konusunun Kur'an'da birçok kez bahsi geçmesinin ötesinde Kur'an'da adı doğrudan telaffuz edilen tek kadın Meryem'dir. 19. surenin adı Meryem Suresi olarak adlandırılır ve Meryem'in babası olarak anılan İmran, bir başka surenin (Al-i İmran) isim kaynağıdır.

Heraklia / Milas

Herakleia Antik Kenti veya Latmos Herakleia, Muğla ili Milas ilçesine 39 km uzaklıkta Kapıkırı Köyü sınırları içinde kurulmuş Antik İyonya bölgesi kent yerleşimlerinden biridir.

Ören yeri aslen 5. yüzyıldan kalma bir Karya yerleşimidir, yıllık haraç ödeyerek Delos Birliği'ne üye olmuştur. 4. yüzyılda Halikarnassos'un egemenliğine girdiği ve Kral Mausolos, askerleri şehre yerleştikten sonra antik şehir güçlü bir sınır tahkimatına dönüştürüldü. O dönemde konumu Latmus denizinin güneydoğu köşesindeydi (Priene ve Milet gibi) ve Ege Denizi ile bağlantısı vardı. 4. yüzyılda Menderes nehri kıyısındaki tortular bu bağlantıyı kapatarak 1367 metre yüksekliğindeki Latmos granit masifinin eteğinde Bafa Gölü'nü oluşturdu. Endymion efsanesinin geçtiği bazı noktalardan biridir.

Strabon Bafa gölünün doğu ucundaki kenti tanımladığında Latmos körfezinde gemi demirleme yerinde Herakleia adında küçük bir yerleşim bulunmakta, biraz ileride küçük bir ırmağı geçtikten sonra bir mağara içinde Endymion mezarı var günümüzde görkemli izleri barındıran savunma duvarları ve kuleleri dışında göze çarpan kalıntıları kayalar üzerinde yükselen,duvarları sağlam kaldığı için uzaktan görülebilen Athena Latmia Tapınağıve kayalar arasında iyi korunmuş Endymion mitiyle ilişkilendirilen bir kutsal alan bulunmaktadır.

Konutların olduğu yerde Karia tipi mezarlar; kaya mezarları; taştan mezar odaları yer almaktadır. Mezar odalarından biri kentin ortasında; diğerleri ise güney girişin yakınındadır. Altyapı kesme blok taştan; üstyapı ise mermerdendir. Şekil olarak dışarıdan in antis planlı Dor tapınağını andırdıkları düşünülmektedir. Hellenistik Dönem'e tarihlendirilir

Afrodisias / Aydın

MÖ 5. yüzyılda kurulan kent, Roma İmparatorluğu döneminde gelişmiş, MÖ 1. yüzyıl ile MS 5. yüzyıllar arasında, başta heykelcilik olmak üzere önemli bir sanat merkezi haline gelmiş, Afrodit tapınağıyla ve Afrodit adına yapılan törenlerle ün salmıştır.

Kentin tanrıçası Aphrodite için yapılan tapınak kentteki en eski mermer binadır. Tapınağa ait kutsal alanın (temenos) sınırlarının belli olması bu alana tanınan sığınma hakkından dolayı önemli olmuştur. Tapınak çevresindeki yazıtlarla önce bu imtiyazın Julius Caesar ve ardılı, daha sonra da Roma İmparatoru Augustus tarafından verildiği ortaya konulmuştur. MS 1. yüzyılın başlarında tamamlanan mermer tapınağın yapımında yardımcı olan seçkin yerel ailelerin isimleri sütunlar üzerine yazılmış, tapınağın kurucusu olarak kabul edilen Gaius Julius Zoilos, yaşamı boyunca Aphrodite rahibi unvanı ile onurlandırılmıştır.

Afrodisias kenti, deprem kuşağındaki konumu nedeniyle, tarihi boyunca pek çok depremden şiddetle etkilenmiştir. Özellikle 4. yüzyıl ve 7. yüzyılda burada büyük depremler olduğu bilinmektedir. 4. yüzyıl depremi ayrıca Afrodisias'ın bulunduğu mevkide su akış mecralarını da değiştirmiş, kentin bazı kısımlarını su baskınlarına maruz kalmaya müsait bir hale getirmiştir. Su baskınları sorununu çözümleme amaçlı ve aciliyet içinde inşa edildiği anlaşılan tahliye sisteminin kanıtları bugün de görülebilmektedir. 7. yüzyıldaki depremden sonra Afrodisias bir daha hiçbir zaman tam olarak kendine gelememiş ve bakımsızlığa düşmüştür. Zamanla kalıntılar kısmen Geyre köyü alanı ile örtülmüştür.

20. yüzyıl başlarında Geyre köyünün bir kısmı yine bir deprem nedeniyle boşalmış, boşaltılan alanın altındaki kalıntılar ortaya çıkmıştır. 1960'larda Geyre, deprem olasılığı da düşünülerek bugünkü yerine taşınmış ve belde olmuştur.

Pamukkale / Denizli

2 bin yıl öncesinde de Bergama Krallığı bu çekiciliğe karşı koyamamış ve travertenlerin yanına Hierapolis Kenti’ni inşa etmiştir. Bu dönemde Hierapolis bir termal sağlık merkezi gibi görev yapmış ve şifalı olduğuna inanılan kaynakları binlerce yıl boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinden gelip sağlık ve güzellik arayan kişiler tarafından ziyaret edilmiştir. Günümüzde de güzellik ve sağlık arayışı içinde termal havuzları ziyaret edilmeye devam ediyor.

Siz de binlerce yıl öncesindeki antik dünyanın insanlarının yüzdüğü sulara girebilir ve travertenlerin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak oluşumu binlerce yıl alan bu doğal güzellik oldukça hassas. O yüzden yalnızca belli kesimlerinde dolaşılabiliyor ve sularına girilebiliyor. Pamukkale’de daha uzun süre kalmak ve şifalı sularından yararlanmak isteyenler ise antik kentin ve travertenlerin yakınında yer alan termal tesislerde hem konaklayabilir hem de masaj, termal sular ve çamur banyolarının keyfini yaşayabilirler.

Hierapolis / Denizli

Denizli'nin 17 kilometre kuzeyinde yer alan Hierapolis Antik Kenti'nin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen birçok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır. Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır.Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Helenistik Dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı bilinmektedir. Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın;

Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS 60) büyük depreme kadar, Helenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Helenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır.

Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.

Knidos / Datça

Knidos antik kent'in kuruluşu ile ilgili ilk inşa edenlerin arkeolojik veriler ışığında antik harabelerin Helenistik ve Roma dönemi yerleşimini işaret etmektedir.2014 yılında Karya antik kentleri üzerinde araştırma yapan belgesel yönetmeni Tekin Gün knidos antik kentin Akropol alanı sur temellerinin inşasını İ.Ö.4.yüzyılda yapıldığını ve çevresindeki yerleşimlerin kesintisiz iskan edildiği sanılmaktadır. Şehir surları dışında, doğuya doğru yaklaşık 7 km. uzunluğunda geniş bir alana yayılmış Nekropol (toplu mezar) bulunmaktadır.

Knidos;
Bilim, mimarlık ve sanatta da oldukça ileri bir kentti. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos burada yaşadı. Doktor Euryphon ve öğrencileri zamanının ikinci büyük tıp okulunu Knidos’ta kurdular. Eudoksus’un geliştirdiği ve dönemin büyük buluşu olan güneş saati, ören yerinde bugün de görülebilir. Antik Yunan Tarihçi, coğrafyacı ve filozof yazar Amasyalı Strabon kenti kıyıdan Akropolise doğru yükselen bir tiyatroya benzetir. İç ve dış limanı ikiye ayıran yarımada üzerinde kurulmuş yapı ve özel binalar, iç limanın üzerinden şehir merkezi içi Akropolis'e hafif bir eğimle yükselen yamaçlarda oluşturulan setlerde ise topluma hizmet veren binalar kurulmuş olduğundan bahseder. Doğu batı yönünde uzanan 10 metre genişliğindeki 4 ana cadde setler üzerinde düz olarak yerleşmiş, caddeler arasındaki bağlantı ise merdivenlerle ve eğimli dik sokaklarla sağlanmış olduğu görülmektedir.

Deveboynu olarak bilinen yarımada eskiden adaymış. Baş kısmı karaya bağlanarak her iki yanında suni liman oluşturulmuş. Dolgu alanına da geçişte kullanılmak üzere bir kanal açılmış. Kuzey limanı askeri amaçla kullanılıyor, her iki yanında yuvarlak kontrol kulesi bulunuyor ve ağzı zincirle kapatılıyordu. Kontrol kulelerinden güneyde olanı bugün ayakta. Güneydeki iç liman ise daha büyük ve ticari gemilerin yanaştığı limandı.

Antik yerleşim Knidos’un biri 20.000 diğeri 5.000 kapasiteli iki tiyatrosu var. Güneyde, ticari limanın yakınındaki küçük olanı. Akropoldeki büyük tiyatro ise, taşları ve mermerleri 19. yüzyılda gemilerle götürüldüğü (taşındığı) için bugüne ulaşamamış.

Ören yerinin en güzel noktası, her iki limana hakim konumdaki Afrodit Tapınağı'dır (en). Yuvarlak planlı tapınağın çapı 17 metreydi. Afrodit heykeli tapınağın ortasındaydı. Kapılar heykele açılıyordu. Şimdi heykelin sadece kaidesi görülüyor.

Ören yeri gezisinin ilginç noktalarından biri de Mevsimleri ve zamanı gösteren güneş saatidir. En tepede Apollon Tapınağı var ve kent oraya doğru bir tiyatro gibi yükseliyor. Aşağıdaki Tiyatronun hemen üzerindeki Korint Tapınağı mimar Stratos’un eseriydi.

Apollon tapınağına giden yolun ortasındaki terasta bulunan Dor tapınağı üzerine erken hristiyanlık döneminde kilise yapılmış.

Kleopatra / Göcek

Muğla Göcek’te bulunan Kleopatra Hamamı Koyu yat turlarının en çok tercih ettiği koylardan biridir. Bölgede Likyalılar döneminden tarihi kalıntılar yer almaktadır. Koyun sularının altında tarihi hamam kalıntılarına rastlanmaktadır. Koy adını Kleaopatra’nın yaptırdığı söylenen bu hamamdan almıştır.

Göcek’in koylarında sıkça rastlanan eşsiz yeşil doğasına Kleopatra Hamamı Koyu’nda da rastlanmaktadır. Etrafında yer alan yeşil ağaçların arasında uzun yürüyüşler yapmak mümkündür. Deniz turizmi için de önemli alanlardan biri olan koy, her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlamaktadır. Kleopatra Hamamı Koyu’na ulaşım deniz yolu ile Göcek’ten ya da Fethiye’den kalkan turlar ile sağlanmaktadır.

Aspendos / Antalya

Antalya’nın Serik ilçesine bağlı Sarıabalı Köyü’nde bulunan Aspendos Antik Tiyatrosu, il merkezine 45 kilometre uzaklıktadır. Aspendos Antik Tiyatrosu’na ulaşımlar, özel araçla Mersin – Antalya yolunu Serik’e kadar takip ederek, taksi veya Serik dolmuşlarıyla yapılmaktadır.

Günümüze kadar en az tahribatla ulaşabilmiş Roma tiyatrolarından olan Aspendos Antik Tiyatrosu, Antik Çağ döneminde inşa edilmiştir. 12.000 kişilik seyirci kapasitesiyle oldukça büyük bir yapı olan antik tiyatro, Selçuklular döneminde onarılmıştır. Aspendos Antik Tiyatrosu çevresinde görebileceğiniz bazilika, agora, su kemeri ve birçok kalıntı bulunmaktadır.

Xanthos / Kaş

Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Kınık Mahallesi sınırları içerisinde inşa edilmiş olan Xanthos Antik Kenti, il merkezine 210 kilometre uzaklıktadır. Antik kente ulaşımlar Antalya – Denizli yolunu Kaş tabelasına kadar takip ederek, taksi veya Kaş dolmuşlarıyla yapılmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre M.Ö. 8. yüzyıla ait olduğu düşünülen Xanthos Antik Kenti, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Perslerin bölgeye yapmış olduğu istilalar sonucunda bölge halkı kent terk etmiş ve büyük bir kısmı intihar etmiştir. Sağ kalıp kurtulanların tekrar bölgeye dönmesiyle birlikte canlanan Xanthos Antik Kenti, ilerleyen süreçte Likya Birliği’nin başkenti olarak kullanılmış ve daha sonra Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilmiştir. Xanthos Antik Kenti içerisinde görebileceğiniz yapılar arasında antik tiyatro, hamam, tapınak ve irili ufaklı evler bulunmaktadır.

Patara / Antalya

Antalya’nın en eski kentlerinden olan Patara Antik Kenti, Kaş ilçesine bağlı Kalkan Beldesinde yer almaktadır. Antalya’da mutlaka görmeniz gereken tarihi yapılardan olan, Antalya’ya 220 kilometre uzaklıkta bulunan Patara Antik Kenti’ne özel aracınızla il merkezinden sırasıyla, Yazır, Korkuteli, Söğüt, Bekçiler ve Kumluova tabelalarını takip ederek gidebilirsiniz. Bölgeye aynı zamanda taksi veya Kalkan dolmuşlarıyla da ulaşım sağlayabilirsiniz.

Likya Birliği’nin başkentliğini üstlenmiş bir kent olan Patara Antik Kenti, M.Ö. 8. yüzyıla inşa edilmiştir. Birçok yapıya ev sahipliği yapan antik kent içerisinde görülebilecek eserler arasında antik tiyatro, hamam, tapınak ve stadyum bulunmaktadır. Patara Antik Kenti, Likya’ya başkentlik yaptığı için kent içerisinde kentin yönetim ile ilgili kararların alındığı meclis binası da bulunmaktadır. Bu yönüyle dünyada bir ilk olan antik kent, aynı zamanda Hristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen Noel Baba, yani St. Nicholas’ın yaşamış olduğu bir şehir olma özelliği ile de dikkat çekmektedir.

Olympos / Antalya

Antalya’nın güney sahillerinde Phaselis’ten sonra ikinci önemli liman kenti Olympos’tur. Şehir adını 16 kilometre kuzeyindeki Toroslar'ın batı uzantılarından biri olan 2 bin 375 metre yüksekliğe sahip Tahtalı Dağı’ndan alır. Beydağları-Olympos Milli Parkı sınırları içindedır. Kesin kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte İÖ 167–168 yılarında basılan Likya Birlik sikkelerinde adı geçen Olympos, Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip altı şehirden biridir.

Güney kıyıda, Hellenistik Dönem'in çokgen örgülü duvarı ile yanındaki Roma ve Bizans onarımlarını işaret eden bölümü görülmektedir. Nehir ağzına yakın bir yerde küçük ve dik akropolde geç dönemlerden kalan yapı kalıntıları yer alır. Irmağın güney kıyısındaki Hellenistik temelli ve Roma onarımlı küçük tiyatro oldukça harap olup, girişin bir yanı iyi korunmuş durumdadır.

Şehrin görülebilir diğer önemli yapısı ise ırmak ağzının 150 metre batısında yer alan tapınak kapısıdır. İon düzeninde küçük bir tapınağa ait olduğu mimari parçalardan Roma İmparatoru Markus Aurellius (İS 172–173) adına yapıldığı da kapı önündeki heykel kaidesinden anlaşılmaktadır. Kalıntılar arasında en ilginci Antalya Müzesi'nce yürütülen kazılarla gün ışığına çıkarılmış olan Kaptan Eudomus’un Lahdi'dir. Nehir ağzının hemen yanında kayalığın oyuğunda yer alan lahit hem duygu dolu şiirsel ithaf yazıtında kaptanın adını vermesi hem de uzun kenarındaki gemi kabartmasında gemisinin şeklini vermesi açısından da büyük önem göstermektedir.

Olympos’un doğusunda, sahilden 300 metre ileride Carettaların yumurta bıraktığı muhteşem kumsalı ve pek çok bitkinin yaşadığı sahil kumulları ile ünlü Çıralı yerleşimi yer alır. Kentin birkaç kilometre güneybatısındaki Çakaltepe olarak anılan yükseltinin güney yamacından devamlı olarak alev çıkar. Özellikle geceleri çok etkileyici olan bu doğa olayı metan gazının asırlardır aynı noktadan yeryüzüne ulaşmasından başka bir şey değildir. Bu doğa olayı Likya’da yaşayan ve soluğundan ateş püskürdüğüne inanılan Khimaira Canavarı ile özdeşleşmiş ve bu sayede Olympos, Bellerophontes Efsanesi'ne ev sahipliği yapmıştır. Zamanla demirci Tanrı Hephaistos’un kült merkezi, Roma ve Bizans dönemlerinde de dini merkez olarak kullanılan alanda yer yer orijinal blokları görülebilen kutsal yol ile alevlerin etrafındaki bir takım yapıların temellerini görmek mümkündür. İç duvarları yer yer freskolarla süslü Bizans Kilisesi ise alandaki en anıtsal kalıntıdır.

Perge / Antalya

Antalya’nın Aksu ilçesine bağlı Barbaros Mahallesinde yer almaktadır. İl merkezine 16 kilometre uzaklıkta konumlanan Perge Antik Kenti’ne ulaşımlarınızı, şehir merkezinden Aspendos Bulvarını Aksu yönüne takip ederek, taksi veya otogardan binebileceğiniz Aksu dolmuşlarıyla yapabilirsiniz.
M.Ö. 1200 yılında inşa edilen Perge Antik Kenti, uzun bir süre Hititler tarafından kullanılmıştır. Tarihsel süreçte önce Roma, daha sonra Bizans İmparatorluğu’na ev sahipliği yapmış olan antik kent, günümüze kadar ulaşmıştır.

Perge Antik Kenti içerisinde gezebileceğiniz yapılar arasında antik tiyatro, hamam, stadyum, ev ve sütunlu cadde yer almaktadır. Yapıların birçoğu aradan geçen yüzyıllar boyunca doğal afet gibi nedenlerden dolayı tahribata uğramıştır. Perge Antik Kenti’nin öne çıkan yapısı antik tiyatrodur. Toplamda 15 bin kişilik seyirci kapasitesi ile inşa edildiği dönemin en iyi yapılarından olan tiyatro, bölgede mutlaka görülmesi gereken yapılardandır.

Termessos / Antalya

Termessos, Türkiye’nin en iyi korunmuş antik şehirlerindendir. Antalya’nın 30 kilometre kuzeybatısında, Korkuteli yolu üzerinde yer alır. Deniz seviyesinden ortalama 1.150 metre yükseklikte, Güllük Dağı’nın güneybatısında doğal bir platform üzerine kurulmuştur. Birçok vahşi bitkinin arasında saklanmış ve sık çam ormanlarıyla sınırlanmıştır. Termessos’un, huzur veren ve el değmemiş görünümüyle diğer antik şehirlerden daha farklı ve etkileyici bir havası vardır. Doğal ve tarihi zenginliklerinden ötürü, şehir kendi adını taşıyan millî park kapsamına alınmıştır.

Termessos ismindeki çift “s”, şehrin Anadolu insanları tarafında kurulduğuna dair dilbilimsel bir kanıt sağlar. Strabo’ya göre, Pisidia halkı olan Termessos sakinleri kendilerini Solymi olarak çağırırlardı. Yaşadıkları dağa da verilen bu isim, sonraki yıllarda Zeus’la özdeşleştirilen ve burada da Zeus Solymeus kültünün yükselmesine sebep olan Anadolu tanrılarından Solymos’tan gelmektedir. Termessos sikkelerinde genelde bu tanrı vardır ve sikkelere adını verilmiştir.

[email protected]
+90 232 251 23 13
TR +90 532 318 14 34
EN +90 532 235 35 45
Atif bey mah. Feridun Pözüt cad. No:24/C
Gaziemir-Izmir havalimanı yanı
İzmir / Türkiye
© COPYRIGHT İzmir Mietwagen 2010 - 2024 Tüm hakları saklıdır.

Kapat